SİYASET
Giriş Tarihi : 28-05-2023 13:31   Güncelleme : 28-05-2023 13:32

DEMOKRASİYİ ARTIK ÖZÜMSEYELİM…

Demokrasiyi özümsediğimiz zaman artık çağdaş,medeni ve istikrarlı bir toplum oluruz..

DEMOKRASİYİ ARTIK ÖZÜMSEYELİM…


Mehmet Çatakçı
Demokrasiyi özümsediğimiz zaman artık çağdaş,medeni ve istikrarlı bir toplum
oluruz..
Bakın Türkiye 14 Mayısta seçime gitti.
Şimdi ise 28 Mayıs Pazar günü Cumhurbaşkanlığı 2.Tur seçimine gidecek.
Aman Allahım seçime mi gidiyoruz savaşa mı?
Belli değil.
Uydurma kasetler yalan broşörler iftiralar havada uçuşuyor.
Camii imamı silahlanmış adam öldürmek için gün sayıyor.
Normal demokratik ülkelerde seçimler, hayatın doğal akışı içinde yapılan bir iktidar
yarışından ibarettir.
Ancak bizim gibi demokrasi kültürünü henüz içselleştirememiş ülkelerde ise
adeta ‘savaş’ atmosferi içinde ‘devleti ele geçirme’ mücadelesinin provası niteliği
taşımaktadır.
Oysa devlet tarafların birbirine galebe çalarak rakipleri yok etme alanı değil, tamamen
topluma hizmet odaklı kurumsal bir organizasyondan ibarettir. Herhalde hiçbir
demokratik ülkede insanlar “Şu parti iktidara gelirse vatan elden gider, beka
tehlikesiyle karşı karşıya kalırız” gibi bir duyguyla sandığa gitmiyordur. Çünkü
bilirler ki A ya da B partisinin iktidara gelmesi, yöntemleri farklı da olsa sonuçta tek
amaçları hukuk kuralları içinde ülkeye hizmet etmektir.
Ama ne yazık ki bizde devlet, bir rant dağıtım organizasyonuna dönüştüğü için her
gelen iktidar öncelikle taraftarlarını mutlu etmeyi ve devletin imkanlarıyla imtiyazlı bir
sınıf yaratmayı hedeflemektedir. Kuşkusuz bu tür bir anlayış modern bir devlet
organizasyonunda değil, ancak bir kabile devletinde geçerli olabilir ancak.
14 Mayıs seçim sürecinde yaşadıklarımıza baktığımızda gördüğümüz manzara, tam
da böyle bir zihniyetin tezahürü gibidir… Kampanya sürecinde siyasetin dilinden
dökülen “Küffar… terör uzantıları… Düşmanlara karşı istiklal mücadelesi…
Vatan hainleri” benzeri sloganları duyan tarafsız bir göz, inanıyorum ki bizim seçime
değil, savaşa gittiğimizi sanacaktır.
Doğrusu çok da haksız sayılmazlar, zira bizim iktidarlarımızın zihin dünyaları
demokratik değişime, normalleşmeye yabancı olduğu için, daha da önemlisi elde kılıç
fetih rüyaları gören bir ecdadın torunları olduğumuz için en çok övünebileceğimiz
maharetimiz düşmanları alt etmektir…
Aslında bu durum sadece AK Parti iktidarına has bir durum da değil maalesef.
Cumhuriyetle başlayan siyasi tarihimizin belli dönemlerinde iktidar değişimleri hep
bir ‘düşman’ tanımı içinde gerçekleşmiştir. Çok partili hayata geçtiğimiz yıllarda CHP

ve Demokrat Parti arasındaki kavgalar, adeta rövanşizmin zirve yaptığı yıllardır
mesela…
Peki bütün medeni ülkelerde olduğu gibi bizim insanlarımızın da normalleşmeye
hakkı yok mu?
-Seçim süreçlerinin savaş atmosferinde değil, normal demokratik ülkelerde olduğu
gibi bayram havası içinde geçmesini istemek bizim de hakkımız değil mi?
-Nasıl bir hayat tarzını tercih edeceğine, kimleri eleştirip kimleri eleştiremeyeceğine
devletin değil, bireylerin kendi özgür iradeleriyle karar verme haklarının olması
neden ‘beka’ tehlikesi olsun ki…
-Ülkenin geleceğini emanet edeceğimiz genç insanların eş-dost-akraba kayırmacılığı
olmadan, aidiyetleri sorgulanmadan devlette görev alma hakları olmasın mı?
-Farklı fikirlere, farklı hayat tarzlarına ve farklı kimliklere sahip insanlar adaletin
terazisinin herkesi eşit tarttığı bir hukuk devletini istemek hainlik olabilir mi?
-İdeolojik bir inat uğruna ekonomiyi çökerterek ülkeyi fukaralaştıran iktidarı
eleştirenler, ‘dış güçler’in içerideki ajanları mıdır?
-Yolsuzluğun, liyakatsizliğin ve devlet imkanlarının 5-10 müteahhide akıtılmadığı bir
ülke hayali kuranları hükümet düşmanı olarak görmek hakkaniyetli bir tutum olabilir
mi?
-Okudukları okullar küçümsenen, yaşam tarzları aşağılanan, fikirleri kriminalize
edilen, festivalleri yasaklanan, dinledikleri şarkıcılar tehdit edilen milyonlarca gence
parmak sallamak vicdanları yaralamaz mı?
İşte tam da bu yüzden şimdi önümüzde yeni bir sayfa açmak için 28 Mayıs sınavı var,
bu açık bir referandumdur ve köprüden önceki son çıkıştır.
Eğer kimsenin kimseye parmak sallamadığı, ülkenin yarısını “küffar, hain,
terörist” olarak görmediği, herkesin kendi inanç ve kimlikleriyle kardeşçe birlikte
yaşadığı bir ülke istiyorsak 28 Mayıs’ta vicdanlarımızın sesini dinleyip ona göre karar
vermeliyiz, aksi taktirde her şey için çok geç kalmış olabiliriz…
Seçimler Ülkemize milletimize hayır ve uğur getirsin.

Erdem NoyanErdem Noyan