SİYASET
Giriş Tarihi : 17-09-2023 00:09

MUHALEFET AYRIŞA AYRIŞA BİTME YOLUNDA

MUHALEFET AYRIŞA AYRIŞA BİTME YOLUNDA


Mehmet Çatakçı
28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra muhalefette oluşan çatlak giderek
büyüyor.
Önce 6 lı masa yıkıldı.
Şimdi ise CHP ayrışıyor kazan kaynıyor.
Son günlerde siyasi gündemin en sıcak tartışma konusu, 14-28 Mayıs seçimlerinin
mağlubu olan muhalefetin yerel seçimlerde nasıl bir strateji izleyeceği, bir başka
deyişle en azından İstanbul ve Ankara’da işbirliğine gidip gitmeyeceği...
Aslında bir yönüyle bakıldığında muhalefetle ilgili bir ‘strateji’den bahsetmek çok
da anlamlı değil. Zira strateji üretme kabiliyeti olan bir muhalefet bloğu yok ortada.
Haliyle olmayan bir şeyin stratejisi de olmaz...
Maalesef seçim sonrasında başta CHP olmak üzere genel olarak muhalefetin
travmatik hali, muhalif seçmeni derin bir umutsuzluğa sürükledi. Evet seçim
bozgunu yeterince ağırdı, doğal olarak seçmenin umutsuzluğa kapılması da
normaldi.
Ama esas muhalif seçmeni derinden yaralayan, ittifak partilerinin seçim
sonrasında ortaya koyduğu içler acısı görüntüdür. Geçmişe dönüp seçim öncesi
Millet İttifakı’nın 14 Mayıs seçimine ilişkin hiçbir ‘seçim kazanma’ stratejisi
hazırlamadan, bir yıl boyunca her ay toplanıp güzel metinler hazırlamasını bugün
tartışmanın bir anlamı yok.
Dolayısıyla bu sayfayı kapattık, ancak seçim sonrası sanki 28 Mayıs’ta hiçbir şey
olmamış ve adeta bir başarı kazanılmış gibi mağlupların galip edasıyla ortalarda
dolaşmasını kabul etmek ne yazı ki mümkün değil.
Seçimlerden sonra CHP’de yaşananlar, yani CHP yöneticilerinin koltuklarına
sıkıca sarılmaları, muhalif seçmenin, özellikle de CHP seçmeninin motivasyonunu
yerle bir etmiş bulunuyor. Daha da vahim olanı, ortaklardan habersiz Ümit
Özdağ’la gizlice yapılan mutabakatın aslında ittifakın pamuk ipliğine bile bağlı
olmayan haller içinde olduğunu gözler önüne sermiş olmasıdır.
Hal böyleyken, CHP yöneticilerinin seçimlerin neden kaybedildiğine ilişkin esaslı
bir muhasebe yapmak yerine, sorumluluğu bir bakıma seçmende ve de
ortaklarında arama gayreti ne yazık ki muhalefet ruhunu büyük ölçüde zedelemiş
bulunuyor.
Şimdi yerel seçimler yaklaşıyor ama muhalefetin hiçbir aktörünün, özellikle
büyükşehirlerde nasıl birliktelik oluşturulabileceğine dair herhangi bir fikri ya da fiili
hazırlığı yok. Bu gidişle olacak gibi de görünmüyor...

Ancak şimdi esas tehlike, seçimlerde umduğu oyu alamayan İYİ Parti’nin, yerel
seçimlerde tek başına hareket etme kararlılığına işaret eden söylemleridir. Elbette
her parti gibi İYİ Parti de kendi politikalarını belirleme hakkına sahiptir, buna
kimsenin bir itirazı olamaz. İYİ Parti’nin bu yeni tavrı, yerel seçimlerde pazarlık
gücünü arttırmaya dönük bir hamle olduğu şeklinde de değerlendiriliyor ki bu da
son derece doğal.
Muhtemelen İYİ Parti, seçimlerdeki başarısızlığın esas sorumlusu olarak
Kılıçdaroğlu ve CHP olduğu şeklindeki kanaatten hareketle, yerel seçimlerde daha
fazla pay almayı hesaplıyor olabilir. Kuşkusuz bundan dolayı İYİ Parti’yi suçlamak
mümkün değil. Zira 2019 seçimlerinde oy oranlarıyla orantılı bir kazanım elde
edemediler. Dolayısıyla şimdi daha sıkı bir pazarlık yapmaları son derece doğal...
Yİ Parti’nin bu tavrı kendi açısından doğru olmakla birlikte, bu ‘ayrışa ayrışa
kazanma’ politikalarının yerel seçimlerde muhalefetin toptan kaybederek özellikle
büyükşehirleri iktidara altın tepside ikram etmek gibi bir tehlikeyi de beraberinde
getirebilir. Akşener’in bu konudaki ifadeleri son derece açık: “Birleşe birleşe
kazanamadık ama iktidara alternatif olabilmek için ayrışa ayrışa kazanma
ihtimalimiz var.”
Evet bu da bir politika, ama unutmamak gerekiyor ki bu politika genel seçimlerde
yaşanan mağlubiyetle zaten motivasyonunu kaybeden seçmeni toptan yerle bir
edebilir.
Herkesin bir gerçeği unutmmamasında yarar var, mevcut sistemde, hiçbir partinin
ittifak yapmadan özellikle büyükşehirleri alma imkan ve ihtimali yok. Kaldı ki 2019
seçimlerinde başarıyı getiren de bu ittifak modelidir, dolayısıyla bu şartlarda
fantezi yapmanın bedeli ağır olabilir.
Eğer muhalefet bu dağınık haliyle seçimlere giderse, muhalif seçmen “Sizin bir
şey yapacağınız yok, bu halinizle iktidara çalışıyorsunuz” diyerek ya inadına gidip
iktidara oy verebilir ya da tümden sandığa küsebilir...
Herhalde bir siyasi parti için asla düşünülmemesi gereken şey, seçmeni
küstürmektir. Dolayısıyla başta İYİ parti olmak üzere bütün muhalefet partilerinin,
kesinlikle ferasetli kararlar almak gibi mecburiyetleri var. Aksi taktirde seçimde
öylesine güçlü bir sandık rüzgarı eser ki kimse o fırtınadan sağ kurtulamaz...

Erdem NoyanErdem Noyan