https://www.internethaberciler.com/files/uploads/user/88a8871c1d2ca3b035772f10bee42950-90d5903b6b35ac7b1568.png
Mehmet Çatakçı

AHLAK OLMAZ İSE DÜRÜSTLÜK OLMAZ

15-03-2024 18:37


Mehmet Çatakçı
Bir insanda eğer ahlak kalmamış onda ahlak çökmüş ise o insanda
dürüstlük aramayınız.
Bugün itibariyle toplum olarak ekonomik krizin yarattığı derin bir
yoksulluk yaşıyoruz. Ama esas itibariyle devleti yönetenlerden toplumun
bütün katlarına kadar çok daha büyük bir krizimiz var, o da ahlak krizi...
Neden bu noktaya geldiğimiz konusunda elbette pek çok sebep
sayabiliriz. Ama bütün bunlar ekonomik krizin, gelir dağılımı
adaletsizliğinin, hukuksuzluğun, liyakatsizliğin, nepotizmin tarifi imkansız
bir yozlaşmayı da beraberinde getirdiğini ve doğal olarak ahlaki
çürümenin kaçınılmaz olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Ama biliyoruz ki bizim toplumumuz ahlakı, dinin esasından soyutlayıp
sadece kişilerin bireysel davranışlarına hapsettiği için, bir başka deyişle
ahlakı kadınların etek boyuna kadar indirgediği için siyasette-ticarette
olup biten yolsuzlukları ahlaksızlık kapsamında değerlendirmemektedir.
Oysa sadece parasal konularda yapılan hadsizlikler değil, liyakatsiz
insanları devlet görevlerine getirmek de yolsuzluktur, sınavları kazandığı
halde mülakat sistemiyle eş-dost-akraba kayırmacılığı ile sınavı
kazanan insanların haklarını gasp etmek de yolsuzluktur, hırsızlıktır.
Hukuku siyasi emellerine alet ederek, adil yargılanma hakkını yok edip
insanların özgürlüklerini ellerinden almak da yolsuzluğun ve
ahlaksızlığın en şiddetli halidir.
Eminim günümüzdeki dindar insanlara Hz. Peygamber’in “Ben güzel
ahlâkı tamamlamak için gönderildim” hadisini hatırlattığınızda, hiç
tereddütsüz kabul ederler ama hayatlarını temel ahlaki ilkelerin geçerli
olmadığı bir düzlemde yaşamaya devam ederler.
Dolayısıyla ilahi hitaba muhatap olan insanlar, dinle hayatı ayrı
kompartımanlarda değerlendirdikleri için gerek ülkeyi yönetenler katında
gerekse ticari hayatta yaşanan yalanları, yolsuzlukları, hırsızlıkları sanki
bunlar hayatın normaliymiş gibi kabullenmekte bir beis
görmemektedirler. Dahası, vicdanındaki ahlaki sınırları bile hile yoluyla
baypas eden günümüz Müslümanı, nasıl olsa bir fetva bulup paçayı

kurtarırım diye düşünüyor olmalı ki dinin öneri ve uyarıları da artık onu
bağlamaz hale gelmiştir.
Maalesef bugün geldiğimiz nokta düşündürücüdür, zira din insanların
hayatını ahlaki ilkelere göre tanzim eden ilahi bir mesaj olmaktan
çıkarılarak bir bakıma kötülükleri ‘aklama mekanizması’na
dönüştürülmüştür. Bu konuda siyasetten ticarete, cemaat-tarikat
ilişkilerinden bireysel davranışlara kadar pek çok alanda sayısız
örneklerle karşılaşmak mümkün.
Bütün bu ahlaki ilkeler ışığında bugün toplumumuzda yaşananları
değerlendirdiğimizde, ne yazık ki gördüğümüz manzara hiç de iç açıcı
değil.
Sırf kendi siyasal çıkarları için yalan söyleyen, muhataplarını
itibarsızlaştırmak adına “Ama montaj ama şu ama bu” benzeri ifadelerle
dezenformasyon yapan bir anlayışı ahlaki bir davranış olarak görebilir
miyiz?
Bir diriliş ayı olan ramazan da bile siyasi muarızlarına karşı kumpas
kurduğu için vicdanı sızlamayan insanları, hangi ahlaki kategoride
değerlendirebiliriz?
İnsanların inançları üzerinde hegemonya kurarak mal ve nüfuz biriktiren
cemaat-tarikat saltanatı içinde “Menzil Şeyhi Vergisini, sadakasını,

zekatını veriyorsa lüks arabaya biner! sana ne...” diyen bir takkeli-
cübbeli hurafecinin sözlerini hangi ahlakla izah edebiliriz?

Umarız her şeye rağmen hala vicdanlarının sesini duyabilen, “dindarlar
için ahlak olmasa da olur” demeyen ve kötülüğün imparatorluğuna
teslim olmayan bir dindarlar topluluğu kalmıştır...
Ahlak zaten dinimizin en önemli emri değilmi?
Ahlaktan uzaklaşanlar dinimizin emirlerindende uzaklaşır.

Neler Söylendi?