Mehmet Çatakçı
Kişi kendini yeterli görmüyorsa birilerinin eteği altına saklanmayı marifet sanar.
Bu kişi her kademe de olabilir.
Özellikle son on yıldır Türkiye’nin derin bir ‘liyakat’ sorunu yaşadığını artık hepimiz
biliyoruz. Günlük hayatımızda devletle olan ilişkilerimizde, liyakatsizliğin bir ülkeyi
ne hallere düşürdüğünü bizzat yaşayarak görüyoruz ve içimiz acıyor.
Bu çerçevede yaşanan olaylar, liyakat yoksulluğu konusunda devlette yaşanan
derin çürümenin hangi boyutlarda olduğunu göstermesi açısından ibret verici bir
özellik taşıyordu.
Normal bir hukuk devletinde, bütün bir topluma hizmet vermekle görevli olan
özellikle de güvenlik bürokrasisinin, kabile ya da ideolojik aidiyetini ön plana
çıkaran davranışlar sergilemesi asla mümkün değildir.
Unutmayalım devletin polisleri, askerleri, bürokratları, memurları farklı görüşlere,
farklı inançlara, farklı kimliklere sahip olabilirler, bu onların özgür iradeleriyle
seçtikleri bir durumdur. Ama devlet içinde yer alan herkes, devletin hiyerarşik
yapısı dışında herhangi bir parti, cemaat ya da tarikattan talimat alamaz ve de bu
yapıların paralelinde davranış sergileyemez. Yıllar içinde devletin kılcal
damarlarına kadar sirayet eden ve sonu darbe girişimiyle biten Fetullahçı yapı,
devlet hiyerarşisi dışına çıkmanın bir sonucudur.
Trajik bir durum ama eğer devletin kurumlarında görev almak için liyakat değil, el
etek öpme ve itaat kriter haline gelmişse, o ülkede anayasal bir demokrasiden söz
etmek mümkün değildir.
Doğrusu bugün yaşananlar da gösteriyor ki 15 Temmuz melanetinden henüz bir
ders almamışız... Çünkü dün olduğu gibi bugün de devletin memurları siyasi parti
ve cemaat liderlerinin, tarikat şeyhlerinin elini eteğini öpmeye devam ediyorlar.
Maalesef Türkiye şu anda özellikle devlet katından derin bir ‘liyakat krizi’ yaşıyor.
Halihazırdaki tabloya bakarak söylemek gerekirse, bu krizin yakın bir gelecekte
bitebileceği gibi ufukta bir işaret de gözükmüyor.
Unutmamak gerekiyor ki tarihin bütün dönemlerinde yönetimleri zaafa uğratan,
tedbir alınmadığı takdirse ise çöküşü kaçınılmaz hale getiren en önemli unsur
liyakatsizliğin bir yönetim biçimi haline gelmesidir. Kısacası, eğer liyakat yoksa
çöküş kaçınılmaz olacaktır.
Bu çerçevede, Kur’an’ın “Emaneti ehline veriniz” (Nisa/58) ayetiyle, insanlık için
liyakatin önemi net bir şekilde belirttiğinin altını bir kez daha çizmekte yarar var.
Ama bir üst göreve gelmek için siyasi kapıları çalanları ve nasıl iki kat eğildiklerini
görünce içim sızlıyor.
Maalesef bu duruma getirildi.Getirenler utansın.